9 Mart 2011

Avrupa basını Erdoğanın peşini bırakmıyor.



"Demek ki neymiş,senin hükmün kendi koyunlarına geçiyormuş,boş yere bir yerlerinizi yırtıp durmayın,bu Dünya basını sizi iki cihanda da lekeli ilan etti"
*****
WikiLeaks belgeleri ile ilgili Türk basını ne kadar ortamı yumuşatmaya çalışırsa çalışsın, Avrupa basını yazmaya devam ediyor.
Üstelik de, "Bunları yazanlar da, yayınlayanlar da alçaktır, namussuzdur“ sözlerini hiç de dikkate almadan.
Der Spiegel, Başbakan Tayyip Erdoğan ile ilgili ABD’lilerin değerlendirmelerini ilk yazan olarak tarihteki yerini alırken, İsviçre basını da “tersten bakmaya“ devam ediyor.
Basler Zeitung’tan sonra bu kez ülkenin en çok satan gazetesi Blick ve Neue Züricher Zeitung (nzz), Erdoğan’ın İsviçre bankalarındaki hesaplarıyla ilgili iddiaya yer verdi.
Blick, Erdoğan’ın açıklamasını “Ben ve İsviçre’de para mı? Varsa istifa ederim“ başlığıyla verdikten sonra, “kaderin garip bir cilvesi”ne değindi.

BLICK: MALVARLIĞI BİZE EMANET
Blick, ABD Büyekelçiliği’nin kriptolarında Erdoğan’ın İsviçre’de en az 8 hesabı olduğu iddialarının bulunduğunu belirttikten sonra, şu yorumu yaptı:
“Türk lider için büyük aksilik… Aslında o, geçen yıl Erdo-dev (Erdowahn) unvanını almış ve İsviçre’yi minare yasağı konusunda faşist bir devlet olarak tanımlamıştı. Şimdi ise malvarlığını İsviçre’ye emanet ettiği ortaya çıkıyor. Ve bundan da haberi yokmuş?”
Blick devam ediyor:
“Erdoğan’ın çok kızgın olduğu görünüyor. Kendini öne atıp, mal varlığı ve İsviçre’deki hesaplarla ilgili iddiaların doğru olduğu ispatlanırsa istifa edeceğini söylüyor. Ama mal varlığının kaynağını da tam olarak açıklayamıyor. Çocuklarının nasıl olup da yüksek vergiler ödediği sorusu da hala cevap bekliyor...”

BAŞROLDA HEP TÜRKİYE VAR
WikiLeaks’in belgeleriyle ilgili Avrupa basınındaki haberlerin tümü Türkiye ağırlıklı. Rus Mafyası, Putin, Berlusconu, Ahmedinejad tabii ki var ama onlar başrolde değil…
Başrolde ve manşetlerde yine Türkiye var.
Türk basınının aksine, Avrupa basını “sözünü esirgemiyor“ da üstelik.
Her yapılan haberde, ABD kriptolarında Türk hükümet üyeleri ve başbakan Erdoğan için verilen tanımlamalar tekrar tekrar kullanılıyor.
Euronews, “Erdoğan ABD’ye kızgın“ başlıklı haberinde, “Türkiye ile ABD ilişkileri açıklanan belgelerden sonra biraz dumanlı. Başbakan Erdoğan, kendisini İsrail’e kini olan göz yumucu bir İslamist olarak tanıtılmasından rahatsız“ diyor.
Haberde ayrıca İsviçre’deki 8 hesap konusu işleniyor ve Erdoğan’ın buna karşı öfkelendiği vurgulanıyor.

HÜSEYİN ÇELİK TARTIŞMA KONUSU…
Özellikle İsrail nefreti konusu ile ilgili haberler önemini yitirmeye başlamışken, ABD’li diplomatların tespitini doğrularcasına gelen Hüseyin Çelik’in yaptığı açıklama yine gündem oluyor.
Çelik’in, “Bu belgelerin açıklanması en çok hangi ülkenin işine geliyor bakmak lazım. İsrail çok memnun“ şeklindeki sözleri Avrupa basınında “ironik“ bir şekilde yer buluyor.
Almanca yayın yapan İsrailHeute isimli internet sitesi, bu açıklamayı geniş şekilde duyuruyor.
Haberde, “Türkiye suçluyu buldu; İsrail“ denirken, ABD dökümanlarında Türkiye için neler yazıldığının bir özeti veriliyor, İsviçre bankalarında hesap olup olmadığı konusunun büyük tartışma yarattığı vurgulanıyor.
İslamcılar’ın sık başurduğu “İsrail’i hedef seçme“ yönteminin bu olayda da kullanılması, kafalardaki soru işaretlerini artırıyor ve yargıları pekiştiriyor.

NZZ: İSVİÇRE’DE KARA PARASI VAR
Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları ve İsviçre’deki hesaplar konusu Neue Züricher Zeitung (NZZ) isimli İsviçre gazetesinin de baş konusu.
Gazete, “Türkiye’nin başbakanı ABD eski elçisinin cezalandırılmasını talep ediyor“ başlıklı haberinde, “Erdoğan’ın İsviçre’de kara parası var… Bunu ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi belirtiyor. Erdoğan kızgın“ diye yazıyor ardından da, Erdoğan’ın servetini oğlunun düğününde takılan takılarla açıklamaya çalıştığını, kızlarının ise bir işadamı tarafından ABD’de okutulduğu vurgulanıyor.
İletişim çağında, tüm haberler aynı anda her yerde işte böyle yayınlanıyor…
Die Presse isimli gazete, diğer onlarcası gibi konuyu manşetlerine taşıyanlardan…
Erdoğan’ın “İsviçre’de param yok“ açıklamasını başlığa taşıyan gazetenin internet sitesinde, ABD’li diplomatların Erdoğan’ın kişisel karakterini olumsuz tasvir ettiği, onu bir maço olarak tanıttığı, otoriter eğilimli ve kendini beğenen biri olduğunu vurguladıklarını belirtiyor.
Die Presse, Erdoğan’ın gelirlerini oğlunun düğünüyle açıklamaya çalışması ve kızlarının ABD’de bir işadamı tarafından okutulması konusunu da haberinde işliyor.
Avrupa’nın yazılı basınının yanı sıra TV’leri de konuyu geniş işleyenlerden.
N-TV’nin dışında, genişçe gelişmeleri aktaranlardan biri Alman Devlet Televizyonu ARD oldu.

ARD: ABD’YE BU KAISER LAZIM
Ana Haber Bülteni Tagesschau’nun internet sitesi, “Washington’un Anadolu’daki bu kaiser’e (Volkstribun) ihtiyacı var“ başlığıyla duyurduğu haberinde kızdıracak yorumlar yaptı.
Tagasschau’da, “Wikileaks’taki Erdoğan’la ilgili açıklamalar hoş değil; ABD Elçiliği tarafından göz yumucu bir İslamist olarak tanımlanmış… Washington’un Ankara’ya ihtiyacı var, çünkü onların İran’la bağlantıları kuvvetli“ deniliyor.
Ulrich Pick imzalı olan ve ARD-Hörfunk-Studio İstanbul mahreci taşıyan yazı, ABD Elçiliği’nin belgelerinde Erdoğan için ne denilmişse yeniden özetleniyor.
Geniş bir haber analiz yayınlayan Tagesschau, Erdoğan’ın İran’ın dışında Suriye ile ilişkileri geliştirdiğini, İsrail’le ilişkilerin kötüleştiğini, 1 Mart Tezkeresi’nin reddi ile ABD ilişkilerinde sıkıntılar yaşandığı sözde Ermeni soykırımı gibi konularda da sorunların sürdüğünü irdeliyor.

ONLARIN SİLİVRİ KORKUSU YOK
Kısacası, Avrupa basını olayların üzerine gidiyor.
Yandaş medya ya da Türk basının tümü gibi olanları küçümsemeye ya da örtmeye çalışmıyor.
Ve en önemlisi, Türkiye’den bağırarak herkesi korkuttuğunu sanan başbakın hükmü, Avrupa basınına geçmiyor.
Silivri ya da Ergenekon korkuları yok.
“Neden olsun ki, onlar Avrupa’da“ diyebilirsiniz.
Ama işin aslı öyle değil.
İşin aslı, Avrupa’daki en anti-demokratik sayabileceğiniz ülkede bile basının özgür olmasıdır.
Gazetecilerin, iktidar partisi yöneticileri, bakanları ve başbakanlarının değil, Yazı İşleri’nin ağzına bakmasıdır…
Bizim basın, Avrupa gazetelerinin yazdıklarını bile kullanmazken, onlardaki bu redaksiyonel bağımsızlık, WirtschaftsWoche ya da Der Spiegel gibi, cesur yayınların olmasını sağlıyor.
Odatv’de bir haftadır izliyorsunuz, tarihe geçecek yayınlar yapılıyor.
Onlar işte bu yüzden Volkstribun’e Volkstribun diyor…
Kediye de kedi…
Hiddet ve şiddetle bağırıp çağırmaları da hiç mi hiç dikkate almıyorlar.

Ali Gülen
Odatv.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder